Lir Çalmak İçin Antik Sebepleriniz Olsun

Tarihte bilinen en eski lir, Mezopotamya’nın Ur şehrinde mezar kazılarında tespit edilmiştir. M.Ö 2. yüzyıla denk gelen bu dönemde, dünyanın en eski lir ve arp müzik aletleri bulunmuştur. Lir ve arp, tahminen bugünki Anadolu üzerinden Roma’ya dek ulaşmıştır. Lir, ilk dönemlerinde oldukça büyük boyutlarda yapılmış ve çalınmış. Demir çağına gelindiğindeyse, kolay çalınabilir ve taşınabilir şekilde tasarlanmıştır. Lir ve ardılında ortaya çıkan türlerin büyük çoğunluğu uzun bir zaman dilimi içerisinde kullanılmamış, arp ise modern gelişimini sürdürmüş hem üretim hem icra bakımından geliştirilmiştir. 

Lir ve Arp müzik aletleri, Demir çağında ve Roma’yı da içine alan dönemde büyük bir ilgiyle çalınmıştır. Çanakkale müzesinde yer alan Asos müzisyenleri heykelcikleri, yüzyıl müzikleri bakımından ihtişamlıdır. 

Roma döneminden günümüze dek ulaşan Lir çalan Apollon heykeli, İstanbul arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Bu heykelde yer alan Lirin birçok detayı betimlenmiştir. Oldukça süslü olan morfolojik yapısı dikkat çekicidir. Liri çalan Apollon, çalgısını büyük bir gösteri yaparak çaldığını gösterecek şekilde tasvir edilmiştir. Heykele bakıldığında, adeta Lirin sesi duyurulmak istenmiştir. Bu heykelde çalanın bir tanrı olduğunu düşünürsek, Lir çalgısının kutsallığı bir kez daha öne çıkar. 

Lirler ve Arplar bir ses kutusu, taşıyıcı kollar ve tellerin bağlandığı bir koldan meydana gelir. Her iki çalgıda aynı zaman süreci içinde oluşarak gelişmiştir. Eski çağlarda Lirler ve Arplar, havyan bağırsağından üretilmiş telleri kullanırken günümüzde genellikle teknolojik teller kullanılmaktadır. Gelişimle doğru orantılı olarak akort etme ve çalma tekniklerinde önemli değişiklikler olmuştur. Çalgıların ilk dönemlerinde; görsel belgeler üzerinde yapılan değerlendirmelere göre önceleri 5, 7 ile 11 civarında olan tel sayısı, zaman içinde ihtiyaç oranında sayıları artarak gelişim göstermiştir. Bugün modern Arplarda ise tel sayısı 47 ye kadar ulaşmıştır.

Antik çağların ilk dönemlerinde ses kutusu dikdörtgen prizma şeklinde ya da kavisli olabiliyordu. Kavisli olanlar çoğunlukla Mezopotamya’da görülmektedir. Ses yüksekliğini temel alan çalgı üreticileri antik çağların ilk döneminden sonra çalgıların boyutlarını oldukça büyütmüşlerdir. Bazı arkeologlar tarafından Meydan Lir’i olarak tanımlanan Büyük Lir, bugüne kadar tespit edilmiş en büyük Lir olarak tanımlanabilir. Bu Lire Mezopotamya’da da rastlanır. Yine Mezopotamya’da bu Lirden küçük ancak diğerlerinden büyük sabit Lirler de bulunmuştur. Bir Avrupa Birliği projesi tarafından yeniden yapılandırılan Büyük Lirin bas karakterli olduğu anlaşılmıştır. Taşınabilir olanlar da büyüktür ve ayakta çalabilmek için bir kişinin daha yardımına gerek duyulmuştur. 

Lirler ise farklı çalgılara dönüşerek gelişim ve değişim yaşamıştır. Lir ve Arp çalgılarının en önemli özelliklerinden biri de tek bir tel çekildiğinde tek ses elde edilmesidir. Bu durum müzisyenler üzerinde olumsuz etki yaratmış ve bunu düzeltmek için Lir çalgısına bir kol eklenerek tek telden birden fazla ses elde etme imkanı sağlamıştır. Bu yeni çalgı, giderek gelişip günümüzdeki gitar çalgısına dönüşmüştür.

Lirlerin ses kutusundaki büyüme giderek artmış ve tüm çalgıyı kaplamıştır. Bu durumda çalgının dikey değil yatay biçimde çalınmasının daha uygun olacağı ortaya çıkmıştır. Zither, santur ve kanun gibi çalgılar böylece ortaya çıkmıştır.